19 Haziran 2015 Cuma

The Age of Adaline


Öncelikle şunu söylemeliyim ki bu filmi izlemeyi kesinlikle planlamamıştım. Başka bir filmi izleyeceğim sırada birden film afişini ve Blake Lively'nin tapılası suretini gördüm.  Gençliğimiz Serena Van Der Woodsen'a hayranlıkla bakmakla geçti nihayetinde. Aşığıyız vesselam. Eee durur muyum açtım konusuna baktım tabi. (birazdan dönücem bu kısıma) Konusu da hoşuma gidince açtım başladım izlemeyeDaha ilk çeyreğin sonunda arkadaşımı arayıp filmi izlemesini söyledim bile! 


Gossip Girl'ümüzün Serenası, The Sisterhood of the Travelling Pants'in Bridget'ı çok sevgili Adaline rolünde.

Filmde ilk sahnede başrolümüz Adaline Bowman'ı Jennifer adıyla sahte kimlik çıkartırken görüyoruz. Ama hayır kendisi gizli görevdeki bir CIA ajanı veya süper kahraman değil. Aslına bakarsak kendisi 105 yaşında 'normal' bir insan. 29 yaşında gösterebilir ama buna kesinlikle aldanmayın. Doğan görünümlü şahin gibi aslında. Ama çok daha havalısı. Kendisi 1908 yılının ilk günü doğmuş göz alıcı güzellikte normal bir kadın. Bir gün evleniyor ve bir kız annesi oluyor. Ardından trajik bir kazayla eşini kaybediyor. Bundan aylar sonrasında Adaline arabayla kızının yanına giderken kaza geçiriyor ve arabasıyla göle yuvarlanıyor. Ve hayatını kaybediyor. Ama arabasının üstüne düşen yıldırım defibilatör görevi görüyor ve esas kızımız gözlerini dünyaya tekrar açıyor. Ve bir daha yaşlanmamak üzere. Adaline'in kızı bu kadar 'şanslı' olmadığı için gün geliyor annesinin 'büyük annesi' oluyor. 


Adaline merak konusu olmak istemediği için bunu gizli tutuyor. Her 10 yılda bir kimlik ve adres değiştiriyor. Kimseyle yakınlık kurmamaya çalışıyor. Ta ki yakışıklı prensimiz Ellis'e kadar. Game of Thrones'un Daario Naharis'i, Orphan Black'in Cal Marrison'ı bu filmde karşımıza Ellis Jones olarak çıkıyor. İyi ki de çıkıyor. Blake'le muhteşem bir uyum yakalamışlar. Bu da gözlerimiz bayram ettiriyor tabi ki. Ellis de filmde gördüğümüz ilk dakikadan itibaren zekasını hissettiriyor. Çiçek seçimiyse muhteşem! Adaline her ne kadar uzak durmaya da çalışsa Ellisten ayrı kalamıyor. Ve Ellisin ailesinin 40. yıl dönümü şerefine verilen yemeğe gitmeyi kabul ediyor. Olanlarsa orda oluyor zaten. Spoiler vermemek amacıyla susuyorum.


Veya ben susmayayım ama spoiler almak istemeyenler burdan sonrasını okumasın, olmaz mı? Son olarak şunu ekliyorum film sizi şaşırtmıyor. 5 yaşındaki çocuk dahi sonunu tahmin edebilir. Ama filmin olayı bu değil zaten. Tahmin edilebilir olmasına rağmen sizi sıkmıyor. Zaman geçirmek için muhteşem bir alternatif. Ve izlerken fazlasıyla tatmin oluyorsunuz. Ya da bende öyle oldu. Bilemiyorum. Ama film cidden güzel. Sevgiliyle izlenirse daha da güzel olur. 


Burdan aşağısı komple SPOILER arkadaşlar. Okumayın.

Ellis'in babası yıllar önce Adaline'la aşk yaşamış. Ve baya da ciddileşmiş durum. Adam yüzük falan almış. Ama tabi Adaline küçük sırrı yüzünden adamı elinde yüzükle görünce arkasına bakmadan kaçıyor. Yıllar geçmesine rağmen Adaline'ı görür görmez  hatırlıyor tabi adam büyük aşkı sonuçta. Bir de Adaline yaşlanmıyor tabi o da var. Adaline bir iki saniye donup kalsa da bahsettiği kişinin annesi olduğu yalanını söylüyor. Ama yalancının mumu yatsıya kadar yanar di mi. Adaline'ın beyaz yalanı da ortaya çıkıyor. Meğer Adaline Ellis'in babasıyla aşk yaşarken ormanda romantik bir yürüyüş sırasında elini dal parçasıyla kesmiş. Ve Ellis'in babası kendi elleriyle dikmiş yarayı. Adam kendi diktiği yarayı tanımaz mı? Tanır tabi. Böylelikle Adaline'ın yalanı da çıkıyor ortaya. O an adam kalkıp Adaline'ı öpecek diye korktum. Oğluna saygısı varmış ki demek öpmedi. 
Adaline panik olup kaçıyor. Kaçarken bir de kaza yapıyor. Ve ölüyor. Bu sırada Ellis ADALINE NEREREDE ULAN!! diye dağıtıyor ortalığı tabi. Babasının arabasını alıp gazlıyor prensesinin yanına. Kaza yerine gelip öpmesi de prensesinin uyanmasına yardımcı olmuyor. Derken elinde defibilatörle acil yardım ekipleri geliyor. Ve Adaline gözlerini dünyaya 3. kez açıyor. Adaline hastanede sevdiceğine her şeyi anlatıyor. 
Bundan bir yıl kadar sonra Adaline ve Ellis dışarıya çıkacaklarken Adaline saçındaki o kutsal beyaz saç telini görüyor ve THE END!
Her ne kadar Adaline'in hem babayla hem de oğulla ilişki yaşaması iğrenç olsa da onlar ermiş muradına. Biz çıkalım kerevetine.
-Ellie.

17 Haziran 2015 Çarşamba

Well, helloooo!?

Merhabalar sevgili okuyucularım.
Duygularını ifade etmek, kilometrelerce uzaklara erişmek, fikirlerini paylaşmak için blog yazmayı seçmiş sayısız insandan biriyim. Ama ilginizi çekebildiysem ne mutlu bana!
Bu blogda makyaj önerileri, kıyafet alış-verişleri, 10 günde nasıl zayıflarsınız? klişeleri olmayacak. Söz veriyorum.
Tamam belki biraz olabilir. Ama fazlası değil. Daha doğrusu bu blogda yapmayı düşündüğüm şey sıkıcı hayatımı güzelleştiren ufak tefek şeyleri sizlerle paylaşmak. Bu bir kitap da olabilir bir şarkı da belki dizi/film incelemesi? Kim bilir? Hatta en sevdiğim kısır tarifini bile paylaşabilirim belki.
Bu blog işi uzun zamandır kafamdaydı ve yapmasaydım ne kaybettiğimi göremeyecektim o yüzden cesaretimi topladım, gururumun kırılmasını göz önüne aldım ve bilgisayarımın başına geçtim. Umarım okumaktan zevk alacağınız şeyler yazarım. Yakında görüşmek üzere :*

-Ellie.